Altıparmak, Halis

Iraqi Turkomans Halis Altıparmak; Supervisor: Mehmet Hasgüler - Nicosia Cyprus International Unıversity 2007 - II, 55 p. 30.5 cm

Includes reference (53-55 p.)

ÖZET 1-3 ABSTRACT 4-6 ABSTRACT 6-7 INTRODUCTION 6-7 DEFINITIONS OF BASIC CONCEPTS USED IN THE RESE 8 CHAPTER I GENERAL ISSUES GEOGRAPHICAL STRUCTURE AND GENERAL CHARACTERISTICS OF IRAQ POSITION OF IRAQ 9 POLITICAL AND ECONOMIC STRUCTURE OF IRAQ 10 Political Structure 10 Economic Structure 10 SOCIAL STRUCTURE OF IRAQ Population and Ethnic Structure 11-12 Religious Structure 12 Turkish places of Inhabitance 12-13 CHAPTER II HISTORY OF IRAQI TURKOMANS TURKOMAN PRESENCE AT IRAQ 14 IRAQI TURKOMANS UNDER OTTOMAN SOVEREIGNITY 14 Iraq and Iranqıi Turkomans until Sultan II. Abdülhamit Reign 14 Sultan II. Abdülhamit Reign 15 Iraq during First World War 15 MUSUL PROBLEM 16 Musul in Lozan Conference 16-20 Bosphorus Conference 20-21 Musul at the United Nations 21-24 IRAQI TURKOMANS AFTER SEPARATION 25 Iraqi Turkomans during Iraqi Kingdom 25-26 Iraqi Turkomans during Iraqi Republic 27-33 Saddam Hüseyin Period 34 Before the Gulf War 34-35 After the Gulf War 35-38 CHAPTER III CURRENT PROBLEMS OF IRAQI TURKOMANS PROBLEMS OF TURKOMAN COMMUNITY 38-44 REPORTS PUBLISHED REGARDING THE UNJUST ATTITUDES TOWARDS THE TURKOMANS UN Reports 44 1996 Report 45 1997 Report 46 1998 Report 46 1999 Report 47 USA 's Iraq Human Rights Reports 47 CONCLUSION 48-51 REFERENCES 52-55

' The Musul issue, as an important turning point of the recent history, preserves its importance for Turkey as an issue closely related with the fate of Iraqi Turks. The fact that the solution put forward is not just has become clearer nowadays. Due to the unjust behaviors, it can be said that the worst situation among the communities of the region belongs to the Iraqi Turks. Prior to the First World War, the plans of the British towards the region were based on breaking the Ottoman Empire apart and possessing the rich petroleum reserves and important trade routes. For this reason, the end of the First World War turned out to be the starting point of the problems of the Iraqi Turks. After the failure of the Lozan and Bosphorus conferences, the fate of the region was left to the decision to be taken by the United Nations. Although Turkey did not accept the decision of the United Nations, she had to leave the Musul Province (including Musul, Erbil and Süleymaniye) to the British by the Ankara Agreement dated 5th June 1926. By the end of the British reign, a declaration was announced by the Iraqi Prime Minister Nuri SAİD on 30th May 1932 for the membership of Iraq as an independent state at the United Nations. With this declaration, the rights and existence of the Iraqi Turks were not only accepted, but also education in their own language, acceptation of Turkish as the official language in the Turkish regions and the recruitment of Turkish as civil servants at these regions were as well guaranteed. However, since 1932 neither Iraq has recognized these rights guaranteed under the United Nations nor any state has mentioned this to Iraq. This condition, closely concerning Turkey despite and despite forming a significant basis for defending the rights of the Turks, this declaration was disregarded until nowadays and was not utilized in the struggle for preserving the national existence of Iraqi Turks. On the other hand, despite all this unrightful behaviors, from the Iraqi administration against them following the transfer of the Musul Province to Iraq, the Turks did not rebel against the Iraqi administration. Neither did they enter into separatist movements with arms, but instead served their new country at all levels. Against this, the Iraqi administration always treated the Turks with suspect and did not recognize their political, cultural and even citizenship rights. After the Gulf War, the present situation in Iraq has increased the problems and anxieties of the Turkish community in Iraq. With the current security region established, the Turkish community is divided into two and is both under pressures of the Iraqi Central Administration and Kurdish leaders are subjected to assimilation policies. Therefore, the shape of the Iraq State to be designated soon is of utmost importance for the benefits of both Turkey and the Turkomans living in Iraq. When the alternative scenarios for Iraq (continuation of unity of Iraq state, breaking apart the Iraq state and transforming into a federate structure) from the viewpoint of the Turkish community in Iraq and the benefits of Turkey, it was decided that the best convenient scenario was the ending of the current situation, rendering full authority of the Iraq state within the entire country, and establishing a democratic structure. For this reason, the foreign policy of Turkey should be based on "the living of the Turkish community within security and possessing basic rights and freedoms, recognizing the unity and integrity of Iraq". Under these circumstances and within the frame of such policy, the following precautions and evaluations are presented: prevention of Iraqi Turks' division and assimilation, preservation of the unity and existence of 2,5 million Turks in Iraq, prevention of the immigration of Turks from Iraq as a result of certain anxieties, freights and economic problems, rendering the solidarity and unity of the Turks living all around Iraq, establishing a permanent society system comprising a political struggle with cultural and specific values and leaders, rendering an awareness of the necessity of social existence and integrity with a sustainable practice of scientific, logical and realistic methods and providing all kinds of support for realizing education and information projects. Özet Yakın tarihimizin önemli dönüm noktalarından sayılan Musul meselesi, Irak Türklerinin kaderini yakından ilgilendiren yanı ile, Türkiye\' nin hala ilgisini kesemediği ve kesemeyeceği başlıca bölgesel sorunlardan biri olma özelliğini koruyor. Ortaya konan çözümün adil olmadığı, günümüzde daha bir açıklık kazanmıştır. Yapılan haksızlıklar yüzünden, bölgedeki toplumlar arasında en büyük huzursuzluğu da, Irak Türklerinin yaşadığı söylenebilir. Birinci Dünya Savaşı öncesi, bölge hakkında sömürgecilik anlayışı ile hazırlanan İngiliz devletinin planları, Osmanlı İmparatorluğu\' nu parçalamak, onun mirası olan zengin petrol yataklarına ve önemli ticaret yollarına sahip olmak esasına dayanıyordu. Bu bakımdan Birinci Dünya Savaşı\' nın sonu, Irak Türklerinin bitmeyen çilesinin başalngıcı oldu. Savaş sonunda yapılan Lozan ve Haliç konferansları sonuçsuz kalınca, bölgenin kaderi Milletler Cemiyeti\' nin vereceği karara bağlanmak istedi. Milletler Cemiyeti\' nin kararını Türkiye kabul etmedi ise de, sonunda 5 Haziran 1926 Ankara Antlaşması\' nı imzalayarak, bugünkü Musul, Kerkük, Erbil ve Süleymaniye illerinin bağlı olduğu Musul eyaletini İngiliz mandası altında Irak\' a bıraktı. İngiliz manda rejiminin sona ermesi ve Irak\' ın, bağımsız bir devlet olarak, Milletler Cemiyeti\' ne üyeliğinin kabulü için, Irak Başbakanı Nuri Said\' in imzası ile 30 Mayıs 1932 tarihinde bir deklarasyon yayınlandı. Bu deklarasyonla; Irak Türklerinin hakları ve varlıkları tanımakla kalmamış, kendi dilleriyle eğitim, Türk bölgelerinde Türkçe\' nin de resmi dil olması, Türk bölgelerinde görev yapacak memurların, imkan nispetinde aynı bölgelerden seçilmeleri garanti altına alınmıştı. Dolayısı ile Milletler Cemiyeti Konseyi\' nin çoğunluğunun onayı olmadan bu deklarasyondaki maddelerin değiştirilemeyeceği öngörülüyordu. Ancak 1932 yılından günümüze kadar ne Irak, Milletler Cemiyeti garantisi altında taahhüt ettiği bu hakları Türklere tanımış, ne de herhangi bir devlet Irak\' a bu taahhütlerini hatırlatmıştır. Özellikle Türkiye\' yi de yakından ilgilendiren bu husus, Türklerin haklarını savunmak için çok önemli bir dayanak olmasına rağmen, bu deklarasyon, günümüze kadar dikkatlerden uzak kalmış, bu yüzden Irak Türk\' leri milli varlıklarını korumak ve yaşatmak mücadelesi yolunda bu yasal dayanaktan yararlanamamışlardır. Öte yandan Musul bölgesi Irak yönetimine kaldıktan sonra, Irak vatandaşları olarak yaşamaya devam eden Türkler, bütün bu haksızlıklara rağmen, devlete karşı isyan etmemişler, silaha sarılarak ayrılıkçı bir harekette bulunmamışlar üstelik Irak\' ın en sadık vatandaşları olarak, devletin her kademesinde hizmet vermişlerdir. Buna karşılık Irak yönetimi, sürekli biçimde kuşku ile baktığı Türk toplumunun, siyasi ve kültürel haklarını zaman içinde çiğnemiş, hatta en basit vatandaşlık haklarını Türklerden esirgemiştir. Körfez savaşından sonra; Irak\' taki mevcut durum Türkmen Toplumunun sorunlarını ve gelecekleri konusunda endişelerini arttırmıştır. Tesis edilen güvenlik bölgesi ile ikiye ayrılan Türkmen Toplumu bir taraftan Irak Merkezi Yönetiminin, bir taraftan da Türk ve Kürt toplumlarını birbirine düşman ederek varlıklarını sürdürmeye çalışan Kürt liderlerin asimilasyon politikalarına maruz kalmaktadır. Irak Devletinin önümüzdeki günlerde alacağı şekil Türkmen Toplumunun dolayısı ile Türkiye Cumhuriyetinin menfaatleri için çok önemlidir. Irak Devleti için üretilen üç senaryo; Irak\' ın toprak bütünlüğünün devam etmesi, Irak devletinin devamının sona ermesi, federatif bir yapıya kavuşması durumunda Türkmenlerin geleceği ve Türkiye Cumhuriyeti açısından yapılan değerlendirmede; öncelikle mevcut durumunun devamına son verilerek Irak Devleti otoritesinin bütün ülke sınırları içerisinde sağlanmasının, bir sonraki aşamada ise demokratik bir yapıya kavuşmasının en uygun senaryo olduğu sonucuna varılmıştır.'


Geographical structure -- Iraq
Coğrafi yapı - Irak
Irak Türkleri
Iraqı Turkomans